SON “OCEAN LINER” İLE SEYAHAT

BÖLÜM 2


  Gemide 14 güverte (hadi kolay anlaşılması için kat diyelim) bulunuyor. Daha bunun, yolcuların erişimine kapalı gemi personelinin kullandığı alanlar ve sualtında kalan güvertelerini de düşünürsek 20 kat bile olabilir. 2 ve 3 ncü güverteler, iç mahaller, tamamen yolcuların gün içerisinde zamanını keyifle geçirebileceği ana sosyal mekanlar. Ana Yemek Salonları, 2 adet Büyük Gösteri (Royal Court Theatre) ve Sinema (Illuminations) Salonu, öğleden sonra çay ikramlarının ve dans partilerinin yapıldığı Queens Room, Disco, Alışveriş mekanları, Şans oyunları salonu, çeşitli konseptte canlı müzik performanslarının da sunulduğu bar-kafeterya alanlar bulunuyor.

6
Royal Court Theatre

    Yine alternatif olarak, hemen hemen günün her saati yiyecek bir şey bulabildiğiniz açık büfe tarzı ve tabi ki rahat giyimi sevenlerin sıklıkla takıldığı kocaman bir “Kings Court” yeme içme alanı 7nci güvertede bulunuyor. Yine bu 7nci güvertede SPA, Kondisyon salonu ile Carinthia dinlenme salonu ve geminin arka tarafına doğru özel rezervasyonla farklı yemek konseptlerinin servis edildiği bir nevi özel restoranlar bulunuyor. 7nci güverte, esasen Promenade Deck olarak adlandırılan, geminin etrafında çepeçevre dolaşan harikulade, o tipik transatlantiklerin gezinti güvertesi bulunuyor. Bu güvertede yürüyüş yapmak o kadar keyifli ki, bence, bunu yaşamanız gerekli. 

7
Promenade Deck – Güverte 7

   Kıyafet ve tarz olarak nezih elegan bir ortam arayan, öyle bir ambiyansta zamanını geçirmek isteyenlerin taleplerine karşılık veren bir hizmet anlayışı var gemide. Ancak gündüz vakti, çok da sakil durmayan rahat kıyafetlerle zamanınızı serbestçe gemide geçirebiliyorsunuz. Kıyafet kodları firmanın web sayfalarında detaylıca anlatıldığı için fazlaca değinmeye gerek kalmıyor. Katıldığınız seyahatin süresine bağlı olarak, 1 haftalık seyahatlerde, biri temalı olmak üzere   2 Gala Gecesi tertip ediliyor. Temalar; “Kükreyen 20’ler” (1920li yıllardan kıyafetler giymeniz bekleniyor), “Red & Gold” (Kırmızı ve Altın renklerinin hâkim olduğu kreasyonlar), ya da temalara uymak istemiyorum diyorsanız klasik Frak-Papyon/Gece Elbisesi ile de katılabiliyorsunuz.

    Bizim katıldığımız seyir 12 günlük olunca, 3 Gala Gecesi düzenlediler. Gala yemeklerine en azından koyu renk takım elbise-kravat şeklinde de katılabilirsiniz. Eğer hiç takım elbise getirmeyecekseniz, o gecelerde, alternatif açık büfe yemeklerin servis edildiği 7nci güvertede akşam yemeğinizi çeşitlendirebilirsiniz. Ama, bence bir adet nöbetçi takım elbise alın valizinize, mahrum kalmayın bu ambiyans ve özenle hazırlanmış yemeklerinden. Kaç kere yaşarsınız ki böyle ortamları hayatınızda ? 

8
Kahvaltı, Gala ve Akşam yemekleri için Brittania Restaurant

    New York’tan akşam 18:00 gibi gemi hareket etti. Kalktığınızı hiç hissetmiyorsunuz bile. Taaaa ki Atlantik Okyanusu’na çıkana kadar. Mevsim itibarı ile kış sezonunun hüküm sürdüğü koşullar altında, Okyanusun çırpıntılı hafif “hoş geldin” faslını, bünyesi hassas olanlar rahatlıkla algılayacaklardır. Zira rüzgâr 6-7 kuvvetinde eserken, gemi de her ne kadar büyüklüğü ve azametinden bahsetmiş olsak da, sonuçta gemi ve doğası gereği inşa kriterlerinin elverdiği ölçüde, hakikaten serin duruyor dalgalara. İlk akşam seyir esnasında hiç açık güverteye çıkasımız gelmedi. Her şeyin ilki ile yüzleşilen bir akşam. Acaba akşam yemeği nasıl olacak, acaba büyük salondaki gösteri de neymiş, yok Queens Room'da ne varmış, Kings Court’ta ne ikram ediliyormuş, Commodore Club’ın nesi güzelmiş diyerek kamaramıza çekildiğimizde mışıl mışıl uykuya dalmak hiç de zor olmadı.

  Önümüzde, Karayip'lere ulaşmamıza daha 3 gün vardı. Dolayısı ile geminin tüm nimetlerinden olabildiğince istifade etme fırsatı, dolu dolu önümüzde duruyordu. İlk gün kısmen fırtınalı, kıştan sonbahara doğru geçiş emaresi içerisinde, daha ziyade geminin kapalı mahallerinde kamaralarımıza bırakılan günlük faaliyet programlarındaki birçok seçenekten ilgimizi çekenlere odaklanacak şekilde zamanımızı değerlendirdik. Bunların içerisinde; büyük oditoryumda (Illuminations) gidilecek coğrafyaya özgü, ya da ilk zamanlarından günümüze değin, Transatlantiklerin hikayesi gibi bilgileri sunan seçkin konuşmacıları dinlemek keyifliydi.

9
Illuminations Oditoryumda konuşmacı ve dinleyiciler

   Güne, eğer kahvaltı ile başlamayı düşünüyorsanız, geminin ana yemek salonunda menüden seçtiğiniz kahvaltınızın servis edilmesini bekleyebileceğiniz gibi, kahvaltı faslını daha çabuk aradan çıkarayım diyorsanız, 7nci güvertede alternatif açık büfe kahvaltı salonundan devam edebilirsiniz. Yok, kahvaltıdan önce, ben evvela sabah sporumu, sonra kahvaltımı yapacağım diyorsanız, siz kesinlikle Anadolu insanı değilsiniz))). O zaman yolunuz kesinlikle 7 ve 8 nci güvertelerdeki, geminin pruvasını (ön tarafını) gören manzaraya nazır bir fitness merkezine yönelecektir. Bu arada gemideki yolcuların büyük bir kısmının yaş ortalaması 75-90 yaş arası ve bunların %10’u, gününe fitness merkezinde başlıyor. Bunu da söylemeden geçmeyeyim.

   İlk gün, hava koşulları uygun olmasa da, ikinci günden itibaren buram buram hissettiğimiz bahar esintileri güvertenin dayanılmaz cazibesi ile birleşince, kahvaltı sonrası elinize alacağınız kahve fincanlarınızla, o muhteşem gezinti güvertesindeki şezlonglara uzanıp, okyanus havasını ciğerlerinize doldurmanın keyfini yaşamaya başlıyorsunuz.

  İkinci gün öğleden sonra ve üçüncü gün yemekler haricinde, geminin açık havuzlarının olduğu kıç üstündeki şezlonglarda güneşlenme ve küçük de olsa havuzlarından istifade etmeniz mümkün. Çünkü artık iklim değişti. Neredeyse kar yağışından, tropik esintilere terfi ettik artık. Her yemekten sonra, gezinti güvertesinde yürüyüş yapanlar, olmazsa olmazlardan. Sıklıkla söz ettiğim bu “Promenade Deck – Gezinti Güvertesi"nde aslında gemilerin hepsinde olan genel bir kural geçerlidir. 

    Bu kural, geminin kıç tarafından baş tarafına gidilirken geminin sancak tarafı (sağ tarafı), geminin baş tarafından kıç tarafına doğru gidilirken de geminin iskele tarafı (sol tarafı) kullanılır. Kuşbakışı, saat yönünün tersi istikameti olarak özetleyebiliriz. Bu dünyadaki tüm gemilerde bilinen bir kuraldır. Ancak ömründe ilk kez bir gemi yolculuğu yapan için, birisi kendisine söylemedikçe, bu kuralı bilmesi ve uygulaması nerede ise beklenemez. Bazen bu yürüyüşler esnasında, bu kuralı bilmeden ters istikamette yürüyenler için arkasından homurdanan bazı yolculara şahit olmak da işin eğlenceli faslı oluyor haliyle. Söz yürüyüşten açılmış iken, gemide günlük ortalama adım sayısı yaklaşık 8.000’i buluyor. Kaldı ki ben öyle çok yürüyen birisi değilim. Limanlara indiğinizde ise artık adım sayılarınız, Allah ne verdiyse size kalmış. Gemide o derece muhteşem menüleri ardı arkası kovalarken, kalorileri nerede harcayacağız diyerek hiç endişelenmeyin, o faaliyetten bu faaliyete katılmaktan keyif alıyorsanız, gün boyunca en az 8.000 adımınız garanti diyebilirim. Yine yürüyüşten söz ederken; mesela iç koridorlarda yürüyorsunuz. Eyvah karşıdan birileri geliyor. Niye mi eyvah? ))) Şöyle ki, Geminin yolcularının epey bir kısmı İngiliz, Japon. Haliyle bunların yürüyüş, trafik refleksleri soldan, e sizinki de sağdan. Kim ne tarafa yöneleceğini kestiremiyor. Karşı karşıya geldiğinizdeki beden hareketleri eğlenceli görüntüler oluşturuyor.

    Her gün, öğleden sonra 15:30 da Queens Room’da canlı müzik eşliğinde İngilizlerin 5 çayı olarak bildiğimiz servisi yapılıyor (demek ki İngilizler çayı saat üç buçukta içiyormuş-beş değilmiş). Tadından geçilmeyen muhteşem tatlı ve sandviç lezzetleri ve canlı müzik eşliğinde.

10
İkindi Çayı

  Geminin 8nci güvertesi baş tarafında, harikulade bir kütüphanesi var. Belki o dingin muhteşem mekânda, saatlerinizi kitap okuyarak da geçirebilirsiniz, ancak aklınız kesinlikle başka faaliyetlerde de kalacaktır doğal olarak.

11
Kütüphaneden enstantane 
 

    Yok ben kitap okuyarak zamanımı doldurmayayım derseniz, hemen bir üst güvertede, yine geminin baş tarafına nazır, harika manzaralı “Commodore Club” bir bar mevcut. Ortam, göz alıcı tasarlanmış. Genelde akşam üzerleri burada ya Piyano ya da Lir dinletileri oluyor.

    Hava sıcaklığı 20 dereceleri aşmaya başladığı andan itibaren aslında pek de iç mahallerde insanların oturası gelmiyor. Çıkıp açık alanların tadını çıkarmak daha tercih edilir oluyor. Ancak, durum akşam yemek saati ile değişiyor. Herkes, usul usul, akşam yemeğine hazırlanıyor. Özellikle hanımlar gerçekten de giyinip kuşanıp, akşam yemeğine çok özenli geliyorlar. Erkeğin hazırlanmasından ne olacak? Ruj yok, rimel yok, giy pantolon, gömlek, eğer gala gecesi ise bir de ceket, kravat. Tamam. Akşam yemeklerini hiç anlatmayayım. Sihiri kaçmasın. Sadece şunu söyleyebilirim, her akşam “Master Chef” final gecesi gibi.

    Gemide iki Ana Yemek Salonu var. Bunlardan biri Princess Grill ve Queens Grill isimleri ile Princess ve Queens Suit kamaralarda yolculuk eden misafirler için. Anladınız siz. 1 nci mevki / 2 nci mevki durumları. 1 nci mevki misafirler bu salonlarda yemeklerini yerler. Biz ? Brittania sınıfı kamara tercih ettiğimiz için, Brittania Yemek Salonunu kullanacağız. Yemek salonu kocaman bir salon. İki katlı. Ancak burada tek seferde konuklar misafir edilemiyor. Nüfus kalabalık. İki oturumda yemek gerçekleşiyor. Keşke bizim memlekette de her yer böyle 2 nci mevki olsa dedirttiriyor. İşin esprisi, kamara kategorilerine göre de, yemek salonlarında bir düzen alınmış. Belki bu mevki/sınıf durumuna ihtiyaç duyuyorlar mıdır? Olabilir. Gelir düzeyine göre insanların da girmek istedikleri ya da girmek istemedikleri alanlar olabiliyor. Onlara da saygı duymak gerekir. Örnek olarak, gemideki kamaraların market fiyatlarını mukayese ettiğinizde, size uygulanan fiyat ile ABD pazarına ve İngiltere pazarına uygulanan fiyatlar maalesef farklı. İşin aslına bakarsanız bu gerçekten ciddi anlamda ayırımcılık. Belki inanmayacaksınız ancak, aynı sınıf kamara için ABD fiyatı sizin ödeyeceğinizden % 60 daha ucuz. Dolayısıyla, siz, iç kabin olarak ödediğiniz bir kamara için, Amerikalı olsaydınız balkonlu orta sınıf bir kamara rezerv edebilecektiniz. Hal böyle olunca, ABD’liler için hele ki iç kabin kamaralara sıradan, emekli insanlar da rahatlıkla hatta yılda birkaç kez böyle seyahatlere katılabiliyorlar. Dolayısı ile bir şirketin üst düzey yöneticisi, aynı ortamı paylaşmak istemeyebiliyor. Sonuçta, mevki/class farkı bu dünyada hala bir ihtiyaç diyerek esprili bir şekilde bu konuyu kapatalım.

     Anlatılacak o kadar çok şey var ki, bir sonraki sefere de anlatamadığımız tecrübelerimizi paylaşalım.

SON “OCEAN LINER” İLE SEYAHAT BÖLÜM 3

Görüşmek üzere. 

Yorumlar

IZLEYICILER / FOLLOWERS

Popüler Yayınlar

Resim
Resim