HİÇ TEST SÜRÜŞÜ VİDEOSU YAZILIR MI ?



     Eminim ki, siz hiç "Otomobil Test Sürüşü" videosunun yazıldığını görmemişsinizdir ...

     Ben de ...

     O halde neden denemeyeyim ki dedim kendimce ... Zaten adı üzerinde -Deneme-Test- ...

    Şöyle ki; geçenlerde Araç Test Sürüş videolarını en son ne zaman izlediğimi düşündüm ? Sadece, aracımı değiştireceksem ya da arayış içerisinde olduğum zamanlar. Onun haricinde, hiç test sürüşü videosu izlediğimi hatırlamıyorum. Ancak şaşırtan bir gerçek varsa, o da, yeryüzünde binbir çeşit otomobil, ondan bir o kadar fazla da bu araçlarla ilgili inanılmaz sayıda test sürüşü videosu vardır. 

   Her yeni model bir araç çıktığında, opsiyonel paketler de dahil olmak üzere aynı model içerisinde beş benzemez versiyonlarının da tanıtılma yarışı derken, bu segmentte çekilmiş ve çekilmekte olan videoları, bu videoların veri boyutunu, ve de bu veri boyutunun Dünya genelinde depolanması adına oluşan döngü içerisinde, Veri Depo Alanlarının harcadığı enerjiyi düşününce ........ Dedim ki, yok arkadaş ! Bu alanda tek bir video dahi çekmeye elim gitmez ! Olabildiğince de, yazılarımda veri boyutunu düşük tutacak yaklaşımlarla fikirlerimi aktarayım düşüncesi daha da ağır basmaya başladı. Gereklidir-gereksizdir tartışması başlatmak değil, sadece mümkün olabilirliğine dair bir denemedir amacım. Bakalım bu videomu (daha doğrusu "video-yazı"mı) beğenecekmisiniz ?

   Tabi ki bu denememi yazarken, tamamen sizin "zihinlerinizin" canlandırabilme yeteneğine güveniyorum. Yine, yazı içerisinde bazı model isimleri zikredecek olursam, bunu da lütfen şımarıklık, ukalalık olarak değil de, hayatın bugüne değin bana bahşettiği fırsatlar, vesileler neticesinde tecrübelerime dahil etme kısmetine nail olduğum araçlarla ilgili tecrübelerim olarak değerlendirmenizi dilerim. Yine bu model isimlerini, herhangi bir reklam, ya da birini, yek diğerine mukayese amaçlı kullanmak değil (zaten elma ile armut mukayese edilmez), yıllar içerisinde otomobil endüstrisinin de nereden nereye evrildiğinin yansıması olarak algılanmasını dilerim.

      Değerli izleyicilerim,

    1986 yılından beri ehliyet sahibi ve fiilen 1991 yılından itibaren de aktif araç kullanıcısı bir vatandaş olarak Tofaş Şahin, Toyota Corolla, Honda Civic, Dodge Intrepid, Peugeot 206 buçuk (İran montaj sedan anlamında), Opel Astra HB, Honda HRV ile ayrıca "Renault Clio ve Megane, C-180, Audi A-3 (firma araçları olarak)" modellerini kullanmak kısmet oldu.

    İstanbul'da araç kullanmanın zahmeti herkesçe malum olduğu için mecbur kalmadıkça araç kullanmama tercihimiz, İstanbul'a taşındıktan sonra, son kullandığımız aracın garajda yatmaya başlaması üzerine ve de İstanbulkart uygulamasına da gayet güzel alıştıktan sonra, aracı atıl kapasitede çürütmeyelim düşüncesiyle sattık. Bu tezimizde oldukça da başarılı olduk sayılır. Neredeyse, 2 yıla yakın bir süre İstanbul'da gidebileceğimiz her yere toplu taşıma ile gidip geldik. Zaten Taksi kullanımının pek çok faktörden (en başta psikolojik bariyer-ki taksici kardeşlerimiz kendilerini pozitif yönde iyileştirme adına bu kelimeye takılsın) dolayı uygun olmadığı bu şehirde, mevcut koşullara göre kendimizi adapte etmeyi tercih ettik. 

   Bir zaman sonra, konjonktürel değerlendirmeler neticesinde, şehirden şehire veya tatil amaçlı ya da daha kırsal alanlarda vakit geçirmek istediğimizde intikal için gerekecek çözümünün daha maliyetli olacağı, ne de olsa mobilize olmanın insan hayatına extrem zamanlarda getireceği artıları da gerekçe göstererek, bir araç arayışına yöneldik. İnsan bazen kendi kendisini nasıl da ikna edebiliyor, onu da üzerimizde gözlemliyoruz. 

   Birbirinden mahir, merak edebileceğiniz her model aracın "sıfır" kilometre testlerine ilişkin sanırım yüzlerce video izlemişimdir. Bu videoları çeken, alanında belli ki duayen olmuş, belli izleyici kitlesi olan kardeşlerimi de yürekten tebrik ediyorum. Bir kere; hem alanlarında inanılmaz uzmanlaşmışlar ve hem de verdikleri bilgilerle aday kullanıcıları gayet güzel fikir sahibi yapabilmeleri, takdire şayan ! Bende de bu mekanizma oldukça etkili çalıştı. Yeni bir araç almadan önce, bilmediğim pek çok noktada, izledikten sonra daha bilinçlendiğimi fark ettim. Özellikle teknik özelliklere yönelik ve de optimizasyon temelinde  açıklayıcı bilgiler, benim ilgimi daha çok çekti.

    Nihayetinde, nedense bizim kültürümüzde insanların araç tercihlerinde, marka, model ve dış görünüş odaklı olması, videoların da içeriğini etkiliyor. Ancak, dışından beğenerek aldığınız aracın dış görsel keyfini, siz, içerisinde kullanıcı olarak zaten hiç bir zaman çıkaramıyorsunuz. Aslına bakarsanız, içerisinde saatlerimizi geçireceğiniz bir aracın dış görseline neden daha fazla takılırız, anlaşılır bir şey değil. Bu kısım biraz ego tatminine giriyor sanırım. Ya da sihirli "Prestij" kelimesinin altına süpürülen metalar dizisine... 

     Dolayısı ile ben, araç tercihinde, iç güzelliğine bakalım diyenlerdenim. Belki de insanların yaşları ve hayattan beklentileri ile alakalı bir durumdur bu kısım. Dolayısı ile ifadelerimin temelinde bu faktörlerin de etkisini hissedebileceksiniz sanırım.

     Test sürüşüne geçmeden önce, bir kullanıcının bir otomobilden beklentileri neler olabilir ? 

    -  Marka - Model - Prestij sarmalı.

    -  Fiyatı

    -  Teknik Özellikleri/Performans

    -  Sağladığı Konfor

    -  Güvenlik 

ve sizin eminim ki ilave edebileceğiniz diğer pek çok kriterler. 

     Şöyle bir düşününce, ne kadar da çok kriter arıyoruz araçlarda değil mi ? Özellikle bu konu beni şöyle eğlendirir. Aracınızı satacaksınızdır. Kıt kanaat arttırdığınız birikimlerinizle erişebileceğiniz iyice bir model araç alırsınız, ama işte hayat bu ya, kudretiniz o aracın en alt paketine yeter mesela ... Alırsınız, kullanırsınız, yıllar geçer satacakken, sizden daha akıllı iki müşteri gelir, ilanda okuyarak görmeye geldiği aracın özelliklerini de biliyordur aslında, ama bayılıyorum o veciz soruyu sormaya başladıklarında: Hadi ya! Bu üst paket değilmiydi ? 

     Tabi müşteri bu ya, ayıp olmasın diye içinizden verirsiniz cevabı da: Madem tahterevanın niceydi, ne ararsın bu garibin yanında !   

   Demek isterim ki, araçlar ve özellikleri Endüstrinin insanlığa kurduğu en güzel tuzak diyebilirim. Neden mi ? Ben şöyle düşünüyorum; Her yıl, her markanın yepyeni modellerinin lansmanı yapılırken en çok duyduğunuz kelimelerden birisi de innovasyondur. Sizce innovasyon nedir bu sektörde ? 

   Nihayetinde icad edildiğinden bu yana otomobil dediğiniz şey 4 teker 1 direksiyon. Innovative kelimesi ile "olay olay olay" bir manşet attığın zaman, insan da doğal olarak allah allah, ne olmuş olabilir acaba ? direksiyonsuz, birbiri ile çarpışmayan, karada, suda, havada giden bir araç mı icat etmişler ? refleksi oluşuyor. Ortada öyle bir olay da olmadığına göre, şu innovasyon kelimesini yerli yersiz kullanmasak iyi olur sanki. Zaten innovatif dediğiniz opsiyonu, bir yıl sonra standart donanım içerisinde veriyorsunuz, bari kıyametini koparmayın derim. Müstakbel kullanıcılar olarak da, işin bu kısmına çok fazla da bel bağlamayın. Zira 3-5 yıl önceki bir Mercedes modelinde bulunan opsiyonel özelliklerden kat kat fazlası, bir kaç yıl sonra Audi markasında standart donanımın sözü edilmeyecek maddesi olacaksa, bu konuya çok takılmasak iyi ederiz. Çünkü : "Bu işin sonu yok !" 

     Ama gel gelelim, konu sizin hayatınız, can emniyetiniz ile ilgili bir özellik ise, derim ki; bunun üzerine kafa yorun kardeşim ...

      Peki, bugünkü Test Sürüşü Video Yazısında hangi aracı inceleyeceğiz ? 

Araç arayışımız başladıktan sonra, odak noktamız ; 

   -  Güvenliğe yönelik opsiyonlar,

   -  Fiyatına erişebilirlik, 

   -  Teknolojik Mukayese (Elektrikli - Hibrit - Benzinli - Dizel),

   -  Diğer iç konfor elemanları, 

   -  İşletim maliyetine (yakıt ekonomisi, servis maliyeti) dair değerlendirmeler, 

olarak özetlenebilir.

   Daha önce bir şekilde kullanmış olduğunuz modellerin, her zaman zihninizde kıymetli bir yeri vardır. Olumlu ya da olumsuz ... Ancak çok kıymetlidir. Kullandığınız sürece size sağladığı konforu, ya da sorunları asla unutmazsınız. Neden böyledir bilinmez ancak bende mekanizma böyle çalıştı. 

   Pek çok markanın internetten ön incelemesini yapmaya, bazılarını yerinde giderek bayisinde görme çabalarına rağmen, bazen ne yaparsanız yapın, bayilerin satış davranış ve yaklaşımları sizin, suyunuzun akacağı mecranıza doğru yaklaşmanızı sağlar. Nasıl tarif etmek doğru olur emin olmamakla birlikte, sistematik şekilde bayilerin adeta ellerindeki araçların satışı konusunda "palavra" sıktıklarını düşünmeye başlamıştım. Zira, internet üzerinden araç mevcudiyeti konusundaki bayiler-arası araç arama motorları içerisinde size var gibi sunulan modelin, kendileri ile irtibata geçildiğinde, yok ama bir üst segmenti ya da üst paketini satmaya yönelik çabaları, ya da bir satış elemanının konfirme ettiği aracın, diğer satış elemanı tarafından ellerinde mevcut olmadığına dair manevralarını başta anlayamamakla birlikte, sonrasında tebessümlerimle emin oldum. Sonuç; onlar bana araç satma fırsatını kaçırmış oldu. Problem mi ? eminim ki onlar bu durumdan hiç yüksünmüyorlardır. Ne diyelim, bu onların problemi. Nasıl derseniz; "Word of mouth Epidemic", ya da diğer bir deyiş ile "Söylentinin Gücü"... Yani, potansiyel müşteriler arasında bu davranış ve eylemleri aslında kendilerine zaman kaybettirir. Bu konuda marka ismi zikretmeyeceğim, ancak bayilerinin bu davranış şekli uzun vadede içten içe kendilerini kemirecektir. Benzeri bir durum ile karşılaşırsanız, vakitlice muhatap markanızla vedalaşmanız, hiç olmazsa size zaman kaybettirmez ve zaman varken alternatif markalara, fiyat değişikliklerinden etkilenmeden bir sözleşme yapmanızı sağlayabilir.

     Araç tercihi konusunda reklamların etkisi o kadar büyük ki, ister istemez, acaba çağ nereye evriliyor, hiç tanışmadığınız yepyeni bir teknoloji ile yüzleşsem mi yüzleşmesem mi önce bunu düşünüyorsunuz. Son zamanın en moda lansmanları elektrikli araçlar. İlk ikilemim bunun üzerine oldu. Ben henüz elektrikli araçların jan-janlı pazarlama kısmına ya da bir seferde şarj ettiğinde maksimum ne kadar gidebileceğin kısmına değil de, Araç Elektrikli (Bataryalı) araç mı olmalı, yoksa klasik mi olmalı daha orasındayım. 

     Neden ? Çok çevreci oldukları için mi ? Kim bilir belki gerçekten öyledir. Elemanların görevi aracı satmak, tabi ki duyacağınız sözler benzer merkezde olacaktır. Ben, konuya farklı bakanlardanım. Çünkü, Elektrikli araçta asıl konu batarya. Bu da bataryanın ömrü ile ilgili bir durum. Her ne kadar en son teknoloji vs. dense de, bunların da bir batarya/pil refleksi var. Yani demek istediğim, bir zaman sonra, cep telefonlarınızda olduğu gibi, pil ömrü şaşılacak derecede azalacak, artık bu allahın emri diyelim. Maksimum menzil dedikleri satın aldığınızdan itibaren neredeyse hiç bir zaman reelde göremeyeceğiniz menzil demektir. Üç vakte kadar da hatırı sayılır bir menzil düşüşüne işaret eder. Ne derseniz deyin, eder. )) Cep telefonlarınızda öyle olmadı mı ? )) Daha bunun kışı var, soğuğu var ...

      Sonra, hangi tip araç olursa olsun, bunların hepsinde yüzleşilen diğer bir gerçek ise, servis ücretlerinin hemen hemen hepsinde astronomik yüksek oluşları. Klasik araçlarda bile halen durum böyle iken, size satış esnasında sorduğunuzda dahi, nedense satış elemanları servis ücretlerini inatla söylemez. Bir yıl sonra ise garanti kapsamının yüzü suyu hürmetine kucaklarına demesek de, ellerine düşersiniz. )) Hal böyleyken, siz gelin bunun bir de hibrit ve de elektrikli araçlar için olan servis ücreti maliyetlerini düşünün. Şimdilik, garanti süreçlerinde servislerine gideceksiniz, sonra ? yan sanayiden idare etmeye kalkacaksınız ... orada da yeni teknolojiye hakim kaç elemanın elektrikli araçlar hakkında tecrübeli olduğunu ayrıca düşüneceksiniz ... bu çorba çok su kaldırır ... Alt yapısı oturmadan, maceranın yanına yaklaşmak, meraklısının işi diyerek, beni açmadığını söyleyebilirim.

   Diğer konu ise, mesela hibrit araç ... aaa ne iyi işte, canın çekince elektrik, çevreci takılıyorum, canın çekince de fosil yakıt. Peki ÖTV'si ?

   Sonra da bataryalar konusunda, etkinlik maliyet (ömrü tükendiğindeki değiştirme maliyetinin yıl/km başına düşen ortalama bedelini de düşününce, üzerine bir de ikinci el satışlarda, şekeri bitmiş sakız gibi pek kimselere de satabilme şansı olamayabilir düşüncesi ile, bir de üzerine, cep telefonlarındaki gibi çok hızlı evrimleşme sürecinin benzerinin otomobil bataryalarında da yaşanabileceği akla gelince, üzerine üstlük bir de bu atık kocaman kocaman ağır bataryaların gezegenimize maazallah getireceği süper çevreci yükü düşününce, ne işim olur, ne idüğü belirsiz elektrikli araçların benimle diyerek, hem elektrikli hem de hibrit araçları bir güzel eledim zihnimden

     E artık dizel araçları da bildiğiniz gibi öcü yaptılar, 203X küsür yılına kadar, yok Avrupa'nın bu şehrinde, yok Amerika'nın o şehrinde, artık kullanmak yasak... Dizel opsiyon da gitti. İşim kolaylaştı. Petrol bitene kadar benzinli araç. Zaten şunun şurasında hidrojen yakıtla çalışacak Toroslar üretildimiydi, artık sırtımız yere gelmez. İkinci eli de kuvvetli olur, Anadolu'daki şehirlerimizde, köylerde kolay satılır ))) 

   Gördüğünüz gibi Teknolojik Mukayesemiz ne kadar kolay oldu. İnsanlık, kapitalizmin emrinde ve kamçılarına yenik düşerek, daha çok kazanmak uğruna, inovasyon uğrunda bunca çalışma yapsın, ben geleyim üç kalemde emeklerini ezeyim. Hiç adil değil doğrusu. Siz en iyisi bu dediklerime fazla takılmayın.

    İşletim maliyetine hafiften yukarıda değindiysem de, siz okuyanlara (dolaylı olarak da olsa, yazılı bu videoyu zihninde izleyenlere) hatırlatmak istediğim bir başka gerçek de şu. İşletim maliyeti olarak, geleneksel yaklaşım; malum, 100 km. de araç ne yakıyor? 100 km. de yakabileceğiniz en az yakıt miktarı, eğer erişebilirseniz teorik olarak gösterilen değerdir, ancak maliyet bununla bitmiyor tabi ki, yılda örneğin 15.000 km kullanıp sadece 1 kez servise gidiyorsanız, servis bedelinin, 5 yılda bir kez lastikleri değiştiriyorsanız, bunun da, km başına 75.000 de biri kadar maliyeti hiç aklınıza dahi getirmemişseniz, size kolay gelsin... Ancak bunlar, zaten her model aracın olmazsa olmaz masrafları deyip mukayese edebileceğiniz kalem olarak, geriye yakıt ekonomisi kalıyorsa, mecburen siz de o taraftan ilerleyeceksiniz. Kısaca, bu kısmı da hatırlamanız için değindim.

    Araç beğenisi ile ilgili olarak, tamamen kişisel bir konu, nasıl bir araç ile birlikte anılacağınız konusu - aç parantez - prestijiniz - kapa parantez; sizin için önemliyse, efendim o zaman işiniz biraz daha uzun demektir. Kendiniz, tamamen o hedef-ihtiyaç segmentinize uygun aralıkta/sınıfta bir araç mukayesesine gireceksiniz demektir. Daha önce de söylediğim gibi, belki daha yüksek segment araç konusunda tatmin duygusuna ulaştığım için, bunun ötesinde, uçan/hoplayan bir araç olmadıkça, bir Ferrarim, ya da bir Lamborghinim olsun kısımlarını çoktan geçtim. Dolayısı ile Araçların dış görsellerinde de öyle fazla bir takıntım yok. Hani, eli yüzü düzgün olsun, kafidir. Nihayetinde 4 tekerlek bir direksiyondur konuşulan konu. Ancaaakkkk ....

  ....Ancaakkk, iş; emniyet ve güvenlik perspektifine geldiğinde, artık bir zahmet, madem insanlar icat etmiş, işte, işin bu tarafında artı hanesine ne koparabilirim yönünden ilerledim araç seçerken ... Can güvenliğiniz olabildiğince önemlidir. Herkes için. Dolayısı ile bir araç seçerken, mümkünse, donanım açısından size bu artıları olabildiğince sağlayan opsiyonlar arasında bir mukayese, daha aklı selim olacaktır herkes için. Bu noktada, donanımları içerisinde olursa ne de iyi olur dediğim bazı özelliklerden; adaptif hız kontrolü, aktif şerit takip sistemi, yaya/araç çarpışma önleyici sensörler olursa mutlu olacağımı düşünmeye başladım. Bunun yanında, tamamen sizin konforunuza yönelik daha ziyade, araç içerisindeki donanımlardan, gece kararan dikiz aynası, iklimlendirme performansı (yaz/kış), araç süspansiyonu, ergonomik oturma alanı iç hacmi (özellikle de uzun boylu iseniz pek çok araç, otomatikman elenmiş oluyor zihninizde) ve emniyetli sürüş için ergonomik görüş alanı, ses sistemi, navigasyon adaptasyon imkanı gibi hususlar da mukayese kapsamında benim kişisel olarak üzerinde durduğum noktalardı.

     Fiyatına erişebilme kapsamında, devamlı güncellenen fiyatlar, an itibarıyla modellerin kendi arasında göreceli bir mukayesesi olduğundan, bu tamamen, bireylerin, kendi bütçesi ve erişimi konusu. Ben, üç aşağı-beş yukarı, beklentilerime en yakın opsiyonları da ihtiva eden paket-donanıma sahip araç/modeller arasında bir mukayese yaptım. Neticesinde de, Audi A3 hatchback ile VW Golf üzerine odaklandım. Ancak, iş, o yok, bu kalmadı noktasına gelince, benzer donanıma haiz Toyota modellerine baktım. Satış temsilcisinin de sabırlı yaklaşımı ve sorularıma net, düzgün cevap vermesi kararımda çok yardımcı oldu. 

   Böylece konumuz; Toyota Corolla Dream X Pack Benzinli 2024 model bir araç oldu. Araca ilişkin gerek görsel olsun, gerekse teknik özellikler dahil, pek çok bilgi zaten internette yeteri kadar mevcut olduğu için bu detayların hiç birisine girmeyi gerekli görmeden, oldukça yalın şekilde, sizlere, bu araçta neleri sevdiğimi, nelerin daha iyi olabileceğine dair görüşlerimi paylaşacağım. Çok özetle değinmek gerekirse; 463 cm.lik araç, 3 silindirli 1500 cc, 125 Beygir, 153 Nm torka sahip benzinli model.

https://www.toyota.com.tr/content/dam/toyota/nmsc/turkey/cars/e-brosur/corolla/Corolla-Teknik-ve-Donanım-Ozellikleri.pdf

    Araç, nasıl söyleyeyim, bildiğiniz, her gün gördüğünüz Toyota Corolla. Hani sağda, solda burun kıvırıp ta sizi aracına almaya yüksünen taksiciler de kullanıyor, artık neredeyse, eski dönemde nasıl o kadar da çok Tofaş Şahin varsa, ortalıkta da öyle Toyota Corolla varmış. Önceden bu kadar dikkatimi çekmemişti. Bu iyi mi ? kötü mü ? Bence iyi, demek ki tercih ediliyor, ikinci eli için de az da olsa umut veriyor. Bunu inanarak mı söylüyorum ? değil tabi ki, şu an içimden geldiği gibi aktarıyorum.

    Neyse, aldık tabi aracı. Bir kaç gün ufak ufak ısınma turları, fonksiyonlarına adaptasyon süreci vs. Tabi kolay olmuyor her özelliğini keşfetmek. Eskiden ne güzel bir el kitabı olurdu. Şimdi öyle bir şey de kalmadı. İşiniz yoksa Pdf versiyon, ekran üzerinden karınca duası gibi yazılarla boğuşmaca. Bu durumda napıyoruz, sayfalarca yazıyı okumadan pas geçiyoruz. İyidir, kötüdür tartışılır. Efendim iyi ! çünkü kağıt sarf edilmemiş oluyor, ağaç kesilmemiş oluyor vs. Bu hassasiyetimizle, mutfakta gırla harcadığımız kağıt havlular nedense hiç çevreye zarar vermiyor zannedersiniz. Oysa ki el kitabı evladiyelik, el altında, boş vakitlerin rehberi misali araçlara adapte olmamıza daha yardımcı oluyordu. Fayda-maliyet ikilemi diyelim. 

    Kısa zaman içerisinde araca alıştıktan sonra araçta hoşuma giden kısımlardan söz etmek isterim. 

    Araca bindiniz ... genel iç konfor ve görüntü algısı oldukça güzel. Kokpitteki işçilik, dikişli deri yüzey hissi, koltukların dizaynı, kumaş seçimi, vites kolunun olduğu bölge, klima ve ses sistemi kontrol paneli, kol dayama ve genel olarak iç dizayn oldukça hoş.

     Araç boyutları ve iç konfor açısından, aracın her kısmında rahatlıkla oturabiliyorum. Boyum 1,88 olmasına rağmen. Aracın bu paketinde açılır üst tavan bulunduğundan, önceleri acaba direksiyonda otururken, sol üst tarafı baş hizamda temas sağlar mı düşüncesiyle çekinmiştim. Ancak, sürücü koltuğu ayarları ile kendi ergonominizi sağlıyorsunuz. Mevcut durumda tavanın sol kenarından 2 parmak mesafe kalıyor. Hiç yoktan iyidir demek durumundayım, maalesef henüz iki katlı binek otomobil yapılmadı. Üst açılır tavan konusu, güzel bir fantezi olmakla birlikte, yıl içerisinde kaç kez kullanılır, düşünülünce de gerekliliği konusunda çekimserim. Yılda bir kaç akşam yaz akşamı düşük sürat ile gidilecek yerlerde değişik bir atmosfer yaratıyor, o başka. Yoksa dezavantajları daha fazladır tahminimce. Neler mi ? cam yüzey, aracın takla atması durumunda oluşabilecek ilave riskler, güneş ışınlarından sakınma, ısı izolasyonu gibi konular dersem, demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. 

    Ön ve arka koltuklarda, uzun boylu kimselerin oturması halinde dahi, diz mesafesi oldukça tatminkar. Diyebilirim ki, C-180 arka koltuklarından çok daha iyi bir diz mesafesi mevcut. Sürücü koltuğuna oturdunuz, ilk yapacağınız işlerden birisi ayna ayarları. Elektrikli kontroller ile hiç sıkıntısız ayarlayabiliyorsunuz. Ancak, işte nasıl söyleyeyim, sen binince senin hafıza bilgilerin, eşin binince eşinin hafıza bilgilerine göre koltuk, ayna ergonomi ayarı bu opsiyonda yok. )) Koltuk ısıtma da yok. O zaman iş full donanımlara kadar gider.

    Ayna ayarından sonra, görüş açınızı kontrol edersiniz değil mi ? Bu konu benim için facia. Bu araçta beğenmediğim kısım biraz da hakim görüş açısı. Zira 12.3" Renkli TFT ekranlı gösterge ile dikiz aynası arasındaki kalan alandan, yani sürücünün sağ ön tarafına doğru olan alandan dış dünyaya hakimiyet azalıyor. Algı yönetimi zorlaşıyor. O ekranı, altındaki kontrol paneli ile birlikte müşterek tasarlayabilirlermiydi diye düşünmüyor değil insan. 

    Görüş alanından söz ederken, benim göz yüksekliğim, boyumdan dolayı yukarıda olmasına rağmen, kapalı garaj giriş-çıkışı gibi dar ve çetrefilli alanlarda, aracın boyutlarına hakim olarak kullanımda zorluk yaşıyorum. Şöyle ki; otomatik yanan farların dizayn konumundan kaynaklı olarak, far ışıklarının dönüşlerde duvardan yansıması o kadar aldatıcı oluyor ki, garaj içi rampa dönüşlere girerken, sanki tampon duvara değecekmiş hissi oluştuğundan, refleks olarak direksiyonu erken kırıyorsunuz, ancak bu sefer de sol arka kapı ve çamurluk hizanız neredeyse sol tarafta kalan duvar kenarına sürtecek kadar yakın düşüyorsunuz. Bu his, hiç de iyi değil maalesef. Araçtan inip, duvarla tampon arasındaki mesafeye bakmak istediğinizde, siz neredeyse 3-5 cm mesafe kalmış zannederken, abartmış olmayayım neredeyse 25-30 cm mesafeyi görünce, farların konumundan kaynaklı yansımanın verdiği etkinin, manevranızı bu derece olumsuz etkileyen bir durum ile daha önce hiç bir araçta karşılaşmamıştım. Bu tedirginlik hissi nedeniyle, ilk bir kaç ay, eşim araçla garajdan çıkış yapmayı reddetti. Toyota dizaynerlerine iyi bir geri bildirim olarak buradan seslenmiş olayım. Orta paket bir araç almanıza rağmen, üç kuruşluk mesafe sensörleri koymamış olması, aslında Toyotacıların ayıbı. Sen kıy parana, al bir sensör ! diyenleriniz olur. Ben, herhangi bir aracın orijinal hali dışında ekstra bir modifiye yapılmasını hiç sevmeyen birisiyim. Orijinalinde varsa vardır, yoksa ... geçmiş olsun. O, canım canım araçlarını "modifiye" adı altında deforme eden insanları hiç bir zaman anlayamadım, kusura bakmasınlar. Evet, bu farların yansımasından kaynaklı, engellere yaklaşmadaki mesafe algı sorunu böyle bir etki yaratıyor.

    Artık araçlarda neredeyse olmazsa olmazlardan birisi de navigasyon imkanı. Daha önce ezbere bildiğimiz yollar için bile navigasyon kurar hale geldiğimiz bir dünya olduk. Hesabı kolay, kaç dakika da varırız rahatlığı, tek yön yolları aklımızda tutamayız vs. gerekçelerle harika bir kolaylık. Ama, entegre navigasyon sadece en üst pakette mevcut. Ancak siz telefonunuzdaki navigasyondan istifade edebiliyorsunuz. Iphone sahibi iseniz kablosuz olarak, Android telefon sahibi iseniz bir de C-type USB kablo bağlantısı ile navigasyon imkanından gayet güzel istifade edebiliyorsunuz. Iphone kablosuz şarj imkanı da güzel tabi ki. Ancak Android telefonlar için kablolu bağlantı biraz sakil duruyor.

     Yolculukta olmazsa olmazlardan birisi de fonda müzik ya da artalanda zihni uyanık tutan bir aktivite. Bu nedenle araçta radyo-müzik ihtiyacı önemli bir konu. Bu araçta başarılı bulduğum unsurlardan birisi de ses sistemi. Pardon, bu her ne kadar Harman Kardon ya da Bose gibi olmasa da, radyoyu açtığımda daha önceki araçlarıma göre üst düzey bir ses kalitesi ile karşılaştım. Buna oldukça memnunum. Üstelik çok yüklü miktarlara mal olan marka ses sistemlerine gerek dahi duymuyorum. Toyota'yı bu konuda tebrik ederim. Şehir içinde radyo harika, diğer entegre müzik uygulamaları da aynı şekilde. İlk zamanlar radyoyu nasıl açacağımı bilemiyordum. "Hey Toyota !" diye seslendiğinizde, içinden bir ses ; "Size nasıl yardımcı olabilirim !" diyor. Radyoyu aç dedim ... ve ... o-la-la... sonra da "Hey Toyota !" - "Radyoyu kapat !" deyince, radyo kapanıyor. Telefon ile arama yapacaksanız da sesli komut bu araçta güzel çalışıyor. Navigasyonda bağlıysanız, gideceğiniz lokasyonu düzgünce ve öz anlaşılır şekilde söylediğinizde de çabucak bulabiliyor, bilginiz olsun.

    İklimlendirme paneli üzerindeki düğmeler, belki de en hoşuma giden kısımlardan. İnce, çizgi-çubuk gibi metalik görüntü hissi veren ancak sanırım daha kofti bir malzemeden olmasına rağmen, her dokunuşta sanki, mat çelik ince bir yüzeye dokunuyormuş hissi veren düğmeler estetik ve temas hissi açısından hoş tasarlanmış. Saten Krom Çerçeveli Orta Konsol adını vermişler. Çok doğru, saten gibi hakikaten. Sadece ilave olarak, gece sürüş şartlarında gözlerinizi yoldan ayırmadan, temas ederek kolay seçim yapabilmeniz açısından belki de aralarındaki belli düğmelerin üzerine belli belirsiz çıkıntı nokta uygulamak suretiyle dokunmatik his ayrımına yardımcı olacak bir yaklaşım sergilenebilirdi. Klima kontrolü, çift bölge klima sistemi ile ön ve arka koltuk bölgesini ayrı ayrı iklimlendirme özelliğine sahipsiniz. Ayrıca sağ ve sol tarafı farklı sıcaklıklara ayarlayabilirsiniz. Klima soğutması tatminkar, ön cam buğu çözme konusu da başarılı, fakat, arka cam rezistans-buğu çözme konusu hantal, hiç memnun kalmadım. İlk bakıma gittiğimde bu durumdan söz edeceğim, sanırım yapısal bir durum. Yağmurlu havalarda arka cam görüş yeterli netlik sağlamıyor. Üzgünüm Toyota.

     Aracımda olmasını arzu ettiğim özelliklerden birisi Gece Kararan Dikiz Aynası idi. Evet bu harika bir şey. Özellikle bizim ülkemizde her araçta mecburi olması gereken bir özellik. Çünkü, sürüş emniyetini fevkalade olumsuz etkileyen, düşüncesizce uzun far ya da ayarsız far  kullanan diğer araç sürücülerinin olduğu bir ülkede yaşamak durumundaysanız, böyle bir özelliğe şiddetle ihtiyaç duyuyorsunuz. Çünkü, ülkenizde layıkı ile denetim "YOK", caydırıcı ceza "YOK", kalitesizliğin at başı yarıştığı ortamlarda, artık siz başka yöntem ve gereçlerden medet umar halde yaşıyorsunuz. Dolayısıyla, bu otomatik kararan dikiz aynası, olayı kısmen de olsa tolere edebildiği için harika. 

   Alıştıktan sonra, yokluğunu her zaman hissedeceğiniz güzelliklerden birisi de; Yağmur Sensörü. Basic model hariç, üzerindeki her paket serisinde standart olarak sunulmuş. Yağmur ile boğuşmuyorsunuz, yoldan geçerken refüj sulaması bile camlarınızı ıslatsa, iki saniyede camlarınız tertemiz. Ancak, gerek yağmur ve gerekse daha bahsedeceğim sensörlere tabi özelliklerin hepsinde, aracınızın yeteri düzeyde temiz olması önem taşımaktadır. Aksi takdirde, birikmiş toz/çamur katmanı, aracınızın bu özelliğinin gerektiği zamanda gerektiği şekilde devreye girmemesi nedeniyle tatsız sonuçlar doğurabilir. Olabildiğince aracınızla temiz dolaşmaya gayret edin, tabi bu hafriyat tabanlı ülke yaşam stilinde. Yurtdışında yaşadığımız dönemde, 1 yılda sadece 2 kez aracımızı yıkatmıştım. Çünkü kirlenmemişti. Tabi siz inanmayın, ama gerçek böyle. Burada her gün yıkatsan ne çare. Özeti; bu teknolojiler, ülkemizin kirli ortamına göre değil, insanca yaşanacak dünya standartlarına göre üretildiklerinden, sizin o standartlarda bir yaşama ulaşmanız için kendiliğinizden ek bir gayret göstermeniz mecburi diyorum.

   Mesela, Akıllı Adaptif Hız Sabitleme Sistemi, normal bir ülkede olsanız, şeker gibi tadından geçilmez, kifayetle kullanırsınız. Bu sistemde bir sabit hız yakıştırıyorsunuz siz kendinize, söz gelimi, şehir içi hız limiti 70 km. ve siz kanuni haklarınızı kanınızın son damlasına kadar kullanmadıkça rahat edemeyeceğiniz için 77 km. hızı set etmek istiyorsunuz. Tamam, ediyorsunuz. Ancak bu modda; sistem öndeki araç yavaşlarsa, sizin araç da yavaşlıyor, ama öndeki araç ile aranıza makul bir mesafe koyarak yavaşlıyor. Sonra ne mi oluyor ? Yan şeritteki medeniyetsiz bir sürücü, o dünya standartlarında makul olarak kabul edilen size atfedilen boşluğu, kendisine ayrılmış bir hak gibi görerek sizin önünüze dalıyor. Dolayısı ile bir sürü değişik moddaki çarpışmayı önleyici sistemleriniz devreye girmek için sabırsızlanıyor ve her defasında aracınız, sizin ne olduğunu anlamaya çalışacağınız saliseler içerisinde beklenti dışı frenlemeler yapıyor. Bu, aslında arkanızdan gelen araçların refleksinin de yeterli olmayacağı sonuçlar doğurabilir. Aklınızda bulunsun. Bu adaptif sistem, kırmızı ışıkta makul bir süre duruş yaptıktan sonra öndeki araç hareket edince sizin aracınızı da hareket ettirmeye imkan tanıyor. Bunun dışında siz adaptif olmayan sabit hız kontrolü modunu da kullanabiliyorsunuz elbette. Bakın bu, düz sabit hız sistemi bizim ülkeye sanırım daha uygun. Üstelik, devamlı fren-gaz ikilemi ya da sarmalında göreceli olarak fazla kalmayacağı için, size fazladan hem benzin, hem de fren balatası sarfiyatı olarak geri dönmez.

     Yine aracınıza eklenmiş bir çok sensörden bir diğeri, trafik levhası okuma sistemi. Ancak bu sistem bile, bizdeki trafik levhalarından havlu atmış vaziyette. Uzun yolda gidiyorsunuz. Hız levhası okuma göstergesi, son okuduğunun üzerine bir zaman geçtikten sonra, bilgi devamlı surette ekranda kalmıyor. Bir bakıyorsunuz ileride radardan bir şeyler asmışlar, belli ki sizi okuyacak, hay allah sürat limiti kaçtı filan tereddütte kalıyorsunuz. Çünkü ülkenizde size ceza yazabilmeleri için genellikle radarımsı kameralı tören takı şeklindeki düzeneklere yaklaşmadan önce, o bölgedeki hız sınırını gösteren trafik levhaları bir şekilde yok edilmiştir. Siz ekrandaki sensörün okuyacağı bilgiye güvenirsiniz bu durumda. Öyle ya artık trafik levhası okuyucu sensörlü bir aracınız vardır. Ama ne olur ? O da size bakakalır. Zira yakın zamanda bir trafik levhası görünürde olmamıştır. O da okuyamamıştır, naapsın? Böyle durumlarda aracınız trafik levhası okusa neeee, okumasa ne.

     Çok beğendiğim sensörlerinden birisi de; Akıllı Şerit Takip Sistemi. Bu da harika bir şey. Bırakın bu devamlı açık kalsın. Yollarınızda düzgün ve devamlı iyi kalitede şerit uygulaması olduğu sürece, bu sizin can simidiniz. Şeritleri hemen algılıyor, ve makul bir dönüş açısı içerisinde aracınızı şeridinde tutabiliyor. Çok başarılı. Bazen siz şeridinizden yana kayarsanız, hemen direksiyonunuzda bir farklı kuvvet uygulayan ikinci bir kişi ile güreşiyor hissi edinebilirsiniz. Ancak tabi ki sizin gücünüzden kuvvetli değil. Yani illa sizi şeridinizde tutacağım gibi bir dominant etki uygulamıyor. Bazen bir potansiyel kazadan siz bilerek ve isteyerek kaçınacağınız durumda siz direksiyonu kırdığınızda, tabi ki de kontrol sizde olacak şekilde, son sözü siz söylüyorsunuz. Allah göstermesin diyelim. Kalp Krizi riski gerçekleşmesi durumunda tüm bu sistemlerin uygun şekilde çalışması, siz direksiyon başındayken, çok daha kötü kazalardan sizi ve aracınızdaki diğer sevdiklerinizi kurtarabilecek iyi gelişmelerdir. Tabi ki yine kural şu, sensörünüzün iyi çalışması için, aracınızın sensör olan o kısmının da umuyoruz temiz kalmış olmasına bağlı.

    Viraj hızı yönetimine sahip radar seyir hızı kontrolü diye bir özellik daha varmış. Ben farkında bile değildim. Sabit hız uygulamasını kullanmayı seviyorum. Özellikle uzun yolda çok keyifli. Duble yol. 121 km. set ettiniz gidiyorsunuz. Arada bir araç virajlara giriyor ya. Aaaaa, kendiliğinden slalom işaretleri göstererek ekranda, hafiften hızı düşürüyor. Sizi inatla 121 km ile götürmüyor. Sonrasında eski hızına tekrar geri yükseliyor. Nasıl ama ? 

     Başka benim dikkatimi çeken sensör olmadı henüz. Belki de onlar devamlı çalışıyorlardı da ben hissetmedim bile. Emniyet konusunda oldukça güzel donanımlarla sizi ve sevdiklerinizi koruyabilmek adına güzel düşünmüşler pek çok şeyi. Pek çok taraftan hava yastığı ile donatılmış araç. Araç içi acil çağrı sistemi de varmış (e-call). Tüm bu sunulan emniyet ve konfora yönelik özellikler biz insanlar için. Ancak efektif olarak çalışabilmesi medeni ölçüler içerisinde gerçekleşebiliyor. İşe yarayabilmesi için medeni olmayı öneririm. Hani geldik şu dünyaya, tıntın boş gitmeyelim. sonra kalıbımıza yazık. Lütfen.

   Uzun yolda kullanım açısından da performansından memnunum. İstanbul-İzmir Otoyolunda sürat denemesi yapabilme imkanım oldu. Bir müddet, 145-150 km ortalama ile de kullandım. Yakıt harcama oranı 5,2-5,3 lt civarındaydı. Ancak bu İstanbul-Aydın arası genel ortalama verisi. Aracı aldığımızdan bu yana, iki uzun yol seyahat (2500 km) ve kalan kısmı İstanbul şehir içi trafiği kullanım dersek, halihazırda, ilk kullanmaya başladığımızdan itibaren ortalama yakıt tüketim verimiz 6,7 lt/100km.dir. 

   Yol gürültüsünü ve motor gürültüsünü güzel izole etmişler. Yine de en fazla gürültü, yol gürültüsü diyebilirim. Asfalt kalitesi değiştikçe bu durum da değişiyor. Araç içi vibrasyondan kaynaklı tek sıkıntı, sol ön direkte yüksek hıza çıktıkça tıkırtı ses gelmesi. Şimdilik başka bir sorun yok şükür. Yazıyı yazdığım şu günlerde 7.500 km.lik bir tecrübe neticesinde bilgilerimi sizlerle paylaşıyorum.

   Sonuç olarak, olabildiğince sözünü etmeye çalıştığım pek çok sensör ve teknolojik imkanları havi aracınız da olsa, siz kullanıcı olarak üzerinize düşen sorumluluk ve ciddiyeti yerine getirmeyince, teknoloji ne yaparsa yapsın, kaza kaçınılmaz olur. Telif hakkı benim olan bir sözümü sizlerle paylaşmak isterim;

    " Bir kaza için asgari bir Salak gereklidir ! "    

Tabir hoş olmasa sözümün doğru ve geçerli olduğu konusunda hem fikir olduğunuzu umarım. Neden mi asgari bir salak ? Düşünelim, Aracımızın bakımını zamanında yaptırmazsak, fren-balata-hidrolik vs rutin değişim gerekliliklerini zamanında yerine getirmezsek, lastik ömür ve hava basıncı kontrollerini düzenli yapmazsak, trafik kurallarının tümüne uymazsak, tüm bunları yerine getirmeyen asgari bir salak bile yeterli değilmidir bir kaza için ? Sadece trafik koşulları için değil, hayatın tümünde bir kaza olduğu zaman, bu sözüm aklınıza gelsin lütfen. Genellikle sebebi ""asgari bir salak". Eğer iki ve üzeri ise durum daha vahim demektir.

   Tüm bahsettiğim bu sensör ve teknolojik imkanları havi benzer bir yabancı model araç almak isteseydik, % 40 daha fazla bedel ödeyecektik. Belki, çok prestijli bir marka değilmişse de dışından, ben içeriden kullandığım zaman, fevkalade fark atacak bir nüans halen göremiyorum. İyi ki bu modele denk geldik ve daha düşük maliyetle arzu ettiğim konfor ve güven paketine eriştim dedirtti bize Toyota. Teşekkürler.

    Ve tabi ki siz okuyanlarıma da teşekkürler, eğer bu satırlarıma kadar dayanabilip de okumuş iseniz. Sağlık ve güvenle kalın. 😇


Yorumlar

IZLEYICILER / FOLLOWERS

Popüler Yayınlar

Resim
Resim